Kayıtlar

Kitap Özetleri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Öne Çıkan Yayın

Kitap Okurken Etkili Not Alma Nedir? Nasıl Yapılır?

Bir kitabın dünyasına girdiğimiz andan itibaren etrafımızdaki çoğu şeyden haberdar dahi olmayız, bu adanmışlık insanda büyük bir aydınlanmayı ve bilgilenmeyi doğurabilir. Pek çok insan kitap okurken daha önce hayatında karşılaşmadığı veya önemli gördüğü bir bilgiye değer verse dahi genellikle not alma ihtiyacı duymaz. Beynin kısa ve uzun süreli hafıza kaynaklarını göz önünde bulunduracak olursak kitap okurken elde ettiğimiz o eşsiz bilgiyi unutmamız veya eksik hatırlamamız içten bile değildir. Bunların farkında olarak veya farkında olmayarak nadir de olsa bazı kimseler kitap kenarlarına çeşitli kısa notlar veya çizimler yapmaktadır. Kitap sayfalarını notlarla donatıp sayfanın ahengini bozmak bazı kimselerin hoşuna gitmese de etkili bir okumanın gerçekleşmesi için gerekli işlemlerden birisi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Kitap sayfalarınızı kirletmekten korkmayın, bu sizleri kitaba daha yakın bir dost edecektir. Sadece bu kadarıyla da kalmaz sizi uyanık tutar her an tetikte olurs

Roald Dahl- Charlie'nin Çikolata Fabrikası Kitabı Tahlili

     Charlie'nin Çikolata Fabrikası adlı kitap Charlie ve ailesinin yaşamış olduğu maddi zorlukları anlatarak başlar.     Charlie, ailesiyle minik bir kulübede yaşayan zeki bir çocuktur. Maddi durumun getirisi olan zorluklar Charlie'yi üzmektedir ancak elinden hiçbir şey gelmez. Her şeye rağmen mutlu olan Charlie, dedesinin ona anlattığı masalları çok sevmekte ve dinlemekte. Bir gün dedesi Charlie Bay Wonka ve Hint Prensi'nin etkileyici masalını anlatır. O günden itibaren Charlie çikolatayı sevmeye başlar. Ancak Charlie, doğum günlerinde çikolata yiyebilmektedir. Çünkü maddi imkanın yoksun olması doğum günlerinde çikolata alabilme imkanı sağlıyor. Bir gün haberde Bay Wonka'nın çikolata fabrikasını devredeceğini söyler. 5 çikolatanın içine eklenen davetiye şanslı çocukları belirleyecek. Charlie, zar zor topladığı para ile çikolata almasına rağmen davetiye ona çıkmaz. Yerde bulduğu parayı son umut çikolata almaya harcar ve davetiye ona da çıkar. Artık Charlie 5 şanslı

Antoine de Saint-Exupéry- Küçük Prens Kitabı Tahlili

Resim
      Küçük Prens kitabı, boğa yılanının avını yemeye çalışırken resmedilen bir karenin 6 yaşındaki çocuk tarafından anlatılmasıyla başlar. Resimden aşırı derecede etkilenen çocuk, boğa yılanını fili yutmaya çalışırken resmeder ve büyüklerine resmini gösterir. Resmin ne anlattığı konusunda yanlış fikirler yürüten aile üyeleri, çocuğa resmi bırakıp matematik gibi derslere yönelmesini önerir.  Uzun yıllar geçmesinin ardından çocuk büyür ve pilot olur. Sahra çölünde kaza yapar ve iniş yaparlar. "Bana bir koyun resmi çizer misin?" sesiyle uyanır ve sesin sahibi Küçük Prens'le o an tanışır. 6 yaşındayken çizdiği boğa yılanı ve av olan fil resmini çizer ancak Küçük Prens resmin koyun resmi olmadığını ve resimdekinin boğa yılanının fili yutmaya çalıştığını söyler. Kitap bu şekilde devam eder ve Küçük Prens kendinden bahseder. Gezegenleri dolaştığını farklı meslekte insanlar tanıdığını ve güzel bir gülü olduğunu anlatır.  Küçük Prens kitabı, Prens'in gezegenine dönüp

Oya Baydar- Savaş Çağı Umut Çağı Kitabı Tahlili

    Roman 1940’lı yıllardan başlayarak 1963 yılına kadar olan tarihi sürecin isimsiz bir genç kızın kendi anlatımından biraz siyasi biraz da toplumsal yönleriyle ele alınmasından oluşur. 1940’lı yıllarda çocukluğu ile ilgili anılarından bahseden bu kız, daha çok yirmili yaşlarına denk gelen 1960’lı yılları anlatmaktadır.     Romanda kızın babasının önce padişahın adını bağırarak büyümesi, sonra bu makamı yıkanların adını haykırması ile kendisinin ve yaşıtlarının Atatürk ve silah arkadaşlarının adını bağırarak büyümesi ve sonraları bir çok kişinin Atatürk ve özellikle İnönü karşıtı kesilmesi hem tarihin tekerrür etmesi bakımından hem de nesiller boyu aynı siyasi çatışmaların sürdüğünü göstermesi bakımından ilginçtir. Romanda 1960’lı yılların üniversiteli gençleri olan kahramanlarımızın temel problemi olarak belli bir ülküye sahip olamayışları, hayatlarını adayacak bir amaçlarının olmayışı gösterilmektedir. Bu amaçsızlıkları dönemin siyasi ahlaksızlıkları ile bir araya gelince kay

Eflatun Cem Güney- Karayılan Masalı Tahlili

    Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Bir varmış, bir yokmuş. Diyarın birinde bir padişah yaşarmış. Bu padişahın çocuğu olmuyormuş. Allah’a yıllarca yalvarmış yakarmış ama bir türlü çocuğu olmamış. Padişah yaşlandıkça bu duruma daha da dertlenir olmuş. Yine bir gün Allah’a dua ederken Allah’ım bana yeter ki bir çocuk ver isterse yılan olsun demiş. Dediği vakit de duaların kabul olduğu bir vakitmiş. Aradan 9 ay, 9 gün, 9 saat, 9 dakika, 9 saniye geçmiş, padişahın karısı sancılanmış ki ne sancı. Doğum yapmaya gelen ebeler doğum yaptıramamış çünkü çocuk bir yılanmış. Memlekette ne kadar ebe varsa neredeyse hepsi ölmüş. Sarayın harem ağaları ebe aramaya çıkarlar. Dolaşırlarken karşılarına bir kadın çıkar ve benim bir üvey kızım var o ebelik yapar demiş ve kızını çağırmış. Kızın ağzı var dili yok tek kelime etmeden düşmüş yola. Yolda bir mezarlığın önünden geçerken “Benim burada anam yatar bir dua edeyim. Etmezsem uğursuzluk beni bırakmaz ağalar!” demiş. Ağalar da ses etmeden onu b

Eflatun Cem Güney- Üç Turunçlar Masalı Tahlili

   Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Bir varmış bir yokmuş. Diyarın birinde bir padişah varmış. Bu padişahın gözünden bile sakındığı biricik oğlu varmış. Bu şehzadeye bir şey olacak diye aklı çıkıyormuş. Düşündükçe dertlenir olmuş. Düşünürken aklına şehzadenin yıldızına baktırmak gelmiş. Müneccim başı yıldızına bakmış ve şehzadenin kaderi bir yetimin iki dudağının arasında demiş. Bunu vezirlerle paylaşan padişah bir bal çeşmesi yaptırmış. Bundan içen yetimler şehzadeye dua edecek böylece şehzade yaşamış olacaktı. Ama iş bu ya şehzade su içerken elindeki testiyi balkondan bir yetimin başına düşürmüş. Yetim de şehzadeye “ Üç turunçların derdine düşesin demiş.” Bunun üzerine şehzade düşmüş yollara. Üç Turunç’un peşinden az gitmiş uz gitmiş bir devin mağarasına varmış. Gitmiş devin sütünden içmiş. Devin oğlu eve gelince şehzadeyi yemek istemiş ama annesinin sütünü içtiği için kardeş deyip yememiş. Bu devler üç turunç’un yerini biliyormuş. Bir yumak vermişler ve şehzade bu yumağın u

Eflatun Cem Güney- Üç Elma Masalı Tahlili

     Bir varmış, bir yokmuş. Diyarın birinde bir padişah yaşarmış. Bu padişah adil, cömert, İyi kalpliymiş. Ne istediyse Allah ona vermiş. Ülkesinde insanlar huzur ve refah içinden yaşarmış. Ancak tek bir derdi varmış. Çocuğu olmuyormuş. Dertlenmiş, kederlenmiş. Bunu gören bir yaşlı bir bilgin padişaha bir tavsiyede bulunmuş. Git kendine bir bahçe yaptır. Bütün meyvelerden olsun içinde. Bununla ilgilen biraz rahata erersin demiş. Padişah bahçeyi yaptırmış. İlk başlarda kafasın dağılsa da sonraları daha da kederlenmiş. Hatta hiddetlenmiş. Bir sinirli bahçede ne var ne yok talan etmiş. Padişahın karısı ise bitkilerle çok iyi anlaşırmış. Onlarla konuşurmuş. Yine bir gün bahçedeki kırılmış ağaçlarla konuşurken çocuğunun  olmamasından dert yanmış. Kadının derdine dayanamayan bir elma ağacı kadına seslenmiş. “Ben sadece bir elma meyve verirdim. Bu elma da senin derdine çareydi. Kocan dayanamayıp beni kırınca elma veremez oldum. Şu sağlam dallarımdan birini dikip büyüt. Olan elmanın da yarı

Gülten Dayıoğlu- Ganga Kitabı Tahlili

    Ganj nehrinin yatağında, insan küllerinden oluşma, olağanüstü nitelikler içeren, gizemli bir yaşam ortamı vardır. Burada yaşayan balıklarda zamanla hem insanca, hem de insanüstü özellikler belirir. Binlerce yıl süren evrim sonunda, giderek insanoğlunun beyin gücünü aşan balık türleri oluşur. Bu yaratıklar, yeryüzündeki canlıların en gelişmiş ve en yeni türü olmanın onuruyla kendilerini Ganji olarak adlandırırlar. Bu üstün beyinli yaratıklar, değişim tutkusuna kapılırlar. Tek amaçları insana dönüşüp yeryüzüne çıkmak, yok olmanın eşiğinde bulunan dünyayı kurtarıp insanlara, aklın boyutlarını aşan göz kamaştırıcı yaşam olanakları sunmaktır. Bu gizemli canlı türünün, insana dönüşmeyi başarmış tek temsilcisi olarak insanların arasına karışır. Ganjlılar adına, yeryüzünü ve insanları tanıyıp yaşam deneyimi edinmek için dünyayı dolaşmaya başlar. Bu süreçte, öylesine gülünç, korkunç, acıklı ve şaşırtıcı olaylarla karşılaşıp soluk kesici serüvenler yaşar ki!.. Ganga ile bir gün siz de karşı

Gülten Dayıoğlu- Işın Çağı Kitabı Tahlili

    2 ülke varmış. Bu ülkelerin birisinde yeni doğan erkek çocukların bazıları çalınıyormuş. Bunu gören anneler, babalar sırf çocuklarını korumak için yapmadıkları şeyler kalmıyormuş ama çocukları göz kapayıp açana kadar yok oluyormuş. Aslında çocukları çalan kişi o ülkenin başkanı. Çalmasının tek sebebi ise ülkeler arası kıtlık varmış ilerde savaş çıkacağını bilen başkan yeni doğan erkek çocuklarını gizlice zeka testinden geçirip bunların üstün zekalı olanlarını alıp onları çalıyormuş. Bunları özel bir çiftlikte yetiştirmişler. Bunlar büyümüşler bir gün başkan bunları toplamış 500 bilgini uzaya yollayacakmış. Bilginler orada kendi gezegenlerini kurup ‘Dolgu’ denilen besinden yapacaklarmış. Bu besin bir insanı rahatça 3 gün boyunca doyurabilirmiş. Salonda anne ve babalar varmış çocuklar önce tiksinmişler bunlardan kim olduklarını çıkaramamışlar. Ama başkan bunlar sizin anne babalarınız demiş kadının biri her önüne gelen kişinin elini öpüyormuş. Kadın aslında çocuğunu arıyor çocuğunun

Gülten Dayıoğlu- Suna'nın Serçeleri Kitap Tahlili

Kitabın Özeti: Suna yaramaz bir kızdı erkek çocukların toplarını kaçırmayı çok severdi. Erkek çocukları sunanın böyle yapmasına çok kızarlardı.Ama Suna severdi çünkü erkek çocukları Sunayı oynatmazlardı.Suna yine bir gün erkekler top oynarken topu kaçırır ve koşar erkekler Suna'nın arkasından koşarlar ve suna yorulunca erkeklerle anlaşma yapar beni topunuzla oynatacaksınız der ve erkekler kabul eder. Suna ve erkekler top oynarken top bahçeye kaçar ve bahçenin sahibi kızgın bir kadındı. Ama evde yoktu ve suna bahçeye girer ve topu alıp gelirken top sunanın elinden kaçar. Sunanın önünde işçiler kireç söndürüyorlardı Suna dengesini kaybedip kuyuya düştü ve sunanın her yeri yanar. Suna bir yıl boyunca okula gidemeyecekti har yer bembeyaz kar olmuştu. Pencerenin önüne bir seçe geldi serçeyi içeri alıp annesiyle birlikte karnını doyurup dışarı saldılar ama suna salmak istemiyordu annesi yine gelir dedi .Ertesi gün birkaç tane sonra on yedi kişiyle birlikte geldi . Suna her gün anne bab

Yaşar Kemal- Yeşil Kertenkele Kitabı Tahlili

İbrahim, köyde annesiyle birlikte yaşamaktadır. İbrahim hiç kimseyle konuşmaz hatta insanları görünce kaçar. Deniz kenarında bulduğu bir kayığı onarmış, yepyeni yapmıştır. Kayığına binip denize açılır. İbrahim kayalıkta kendine yuva yapmıştır. Bu yuvada martılar, kaplumbağalar, kırlangıçlar besler. Bir tane de yeşil kertenkelesi vardır. İbrahim eve dönecekken bir sünger avcısıyla karşılaşır. Karanlıkta adamı seçemez. Köyden biri olduğunu sanarak kaçmaya başlar. Adam kendi kendine konuşurken İbrahim onu duyar ve köyden olmadığını anlar. Adama gideceği yolu gösterir, beraber yürürler. Yol boyunca İbrahim hiç susmaz ona her şeyi anlatır. En çok da babasını anlatır. Babasının süngerleri nasıl avladığını, İbrahim’e söylediği sevgi dolu sözcükleri, babasının balıklarla dostluğunu, gece beraber denize girip yıldızları seyrettiklerini anlatır. Yolun sonuna geldiklerinde İbrahim köylülerin sesini duyar ve kaçar. Köylülerden biri sünger avcısına şaşkınlıkla : “ Konuştuğun İbrahim miydi? Ses

Yaşar Kemal- Yağmurla Gelen Kitabı Tahlili

Muhterem Yoğuntaş 10 yaşındadır. Köydeki kahvede çalışmaktadır. Sadece burada da çalışmakla kalmaz köylünün her işine koşar. Çuvallar taşır, kayık siler, ağ onarır. Para alsın ya da almasın tüm bu işleri gülümseyerek yapar. Bir gün bir adam onu uyarmak ister. Köylünün onu köle gibi kullandığını söyler. Muhterem: “Burası benim son durağım burada tutunmak zorundayım.” der. Bu cümleyle Muhterem’in geçmiş yaşantısı hakkında bilgi verilir. Muhterem’in babası annesini öldürmüştür. Babasını ise başka birinin öldürdüğüne şahit olmuştur. Tek başına hayatta kalmaya çalışan Muhterem’in tek sığınağı olan evi de elinden gider, sokaklarda yaşamaya başlar. Bir gün Hamdi diye biri ona iş bulduğunu ancak parasının yarısını alacağını söyler. Muheterem’in tek derdi para kazanmak olduğu için işi kabul eder. Orada kendisi gibi birçok çocuk çalışmaktadır. Bu çocuklardan biri Dursun’dur. Dursun Hamdi’ye parasını vermez ve kimsenin de vermemesi gerektiğini söyler. Hamdi ve Dursun birbirlerine bıçak çekerle

Yaşar Kemal- Kalemler Kitabı Tahlili

Rüstem Çavuş, çöpçü çavuşudur. Ailesi ile birlikte gecekonduda yaşamaktadır. Rüstem Çavuş’un biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğu vardır. Kızının adı Neriman’dır. Olay, Neriman’ın etrafında gelişmektedir. Çöplükten çıkanları çöpçüler değerli olsun olmasın kendi aralarında pay etmektedir. Sadece bir şeyi pay etmez direkt Rüstem Çavuş’a verirler bunlar da kalemlerdir. Rüstem Çavuş çöplükte bulunan kalemleri güzelce temizler ve çocuklarına götürür. Kızı Neriman renk renk kalemlerini okula götürmek, arkadaşlarına göstermek ister ancak onlar nereden bulduğunu sorar diye korkmaktadır. Babam onları çöpten çıkardı demek istemez kimseye. Bunun yerine dayısısnınoğlu Erol’un getirdiğini söyler fakat Erol dayısınınoğlu değil, komşusudur. Neriman her gün renk renk kalemlerini sınıfa getirerek bir anda herkesten üstün olur ta ki bir arkadaşı Neriman’ı öğretmene şikâyet edene kadar. Öğretmene Neriman’ın kalemini çaldığını söyler. Öğretmen Neriman’ın çok fazla kaleme sahip olmasına şaşırır ku

Yaşar Kemal- Beyaz Pantolon Kitabı Tahlili

Mustafa, ayakkabı tamircisinin çırağıdır. Hayalinde beyaz pantolon ve keten ayakkabı almak vardır. Bir gün ustasının zengin bir arkadaşı olan Hasan Bey dükkana gelir ve Mustafa’ya tuğla ocağında çalışıp çalışmayacağını sorar. Ayakkabıcıda aldığı haftalık parayı bir günde vereceğini söyleyince Mustafa kabul eder. Tuğla ocağında çalışmak kolay bir iş değildir. Mustafa’nın üç gün, üç gece uyumaması, tuğla ocağının hiç sönmemesi lazımdır. Mustafa ertesi gün çalışmak üzere ocağa gider ve orada Cumali’yi görür. Cumali, Hasan Bey’in çalışanlarındandır. Ona kendisini Hasan Bey’in yardım için gönderdiğini söyleyince Cumali sinirlenir. Msutafa parayı peşin aldığını ve çalışmak zorunda olduğunu söyler. İş başına geçer. Cumali tüm gece yatar, Mustafa tek başına çalışır onu uyandırmaz. Hasan Bey gelince Cumali : “Çocuk işte.” diyerek tüm işi kendisi yapmış gibi görünür. Son gece Mustafa yine çalışır artık çalışacak duruma gelmemiştir tuğla ocağı sönmek üzeredir bu sırada Cumali uyanır ve ocağın s

Yavuz Bahadıroğlu- Canavar Robot Kitabı Tahlili

Özet/Konu : Davut, çok zeki bir çocuktur. Üstelik çok da inatçıdır, aklına koyduğunu mutlaka yapmaktadır. Köydeki çocuklara bir robot yaptığını söylemiştir. Onlar ise buna inanmamış ve onunla dalga geçmişlerdir. Bu yüzden Davut çok üzülmüş ve çok kızmıştır. Davut kendine ormanın içinde bir mağarada laboratuvar oluşturmuştur. Bu laboratuvarda bir robot yapmıştır. Bu yaptığı robotun ana haberlere çıkacağını, herkesin kendisini öveceğini hayal etmektedir. Bir gün bu laboratuvarına çok sevdiği bir arkadaşını götürmüştür. Robotu görünce ağzı açık kalmıştır. Davut, arkadaşına şaka yapmak için robotu arkadaşının üzerine göndermiştir. Arkadaşı korktuğunu söylese bile robotu durdurmamıştır yani Davut, bilimi kötü amaçları için kullanmıştır. Davut robotunu bütün köylünün üzerine göndererek onları korkutmak istemektedir. Çünkü o çok haylaz bir çocuktur ayrıca hiçbir köylü de Davut’un robot yapacağına inanmamıştır. Çoban Musa ve Muhtar Emmi Davut’u sevmeyenlerin başında gelmektedir. Davut’un

Yavuz Bahadıroğlu- Sular Altında Bir Ülke Kitabı Tahlili

Özet/Konu: Dünyada insanların yaşadığı ülkeden farklı bir ülkedir Denizaltı Ülkesi. Bu ülkede bütün hayvanlar dostluk içinde yaşamaktadırlar. Onların en büyük kâbusu avcılardır ama onlar insanlar için birer gıda olduklarının bilincindedirler. Kılıç balıkları da bu ülkenin bir sakinidir. Kılıç balıklarının bir üyesi de ismi Kılıç olan bir balıktır. Kılıç’ın kardeşleri vardır. Onların ismi Mini, Simli, Tintin, Puma, Kar ve Kara’dır. Kılıç balıklarının başkanı Başkan Kılıç’tır. O, herkese yardım etmeye çalışan, güvenilir bir liderdir. Kılıç balıkları diğer balıklarla birlikte günlerini mutlu bir şekilde geçirirken köpek balıkları bu ülkeye saldırmaya başlamıştır. Köpek balıkları ahtapotlarla birlik olup bu ülkeyle savaşa girmiştir. Savaşta Kılıç, Mini ve Simli de ön safhalardadır. Çok büyük kahramanlık ve yardımlaşma örneği göstermişlerdir. Ahtapotlara gönderilen elçileri kurtarmayı başarmışlardır. Savaş çok uzun sürmüştür ama sonunda Kılıç balıkları ve arkadaşları savaşı kazanmışlardır

Yavuz Bahadıroğlu- Yetim Çocuk Kitabı Tahlili

Özet/Konu: Metin, annesini kaybetmiş bir köylü çocuğudur. Bu yüzden köyde herkes ona “Yetim Metin” demektedir. Bir gün Metin’in babası Metin’e üvey anne getirmiştir. Bu kadın şehirlidir, elinden hiçbir köy işi gelmez. Üstelik Metin’e oldukça kötü davranmaktadır. Bu kadının oğlu da oldukça terbiyesiz bir çocuktur. O da Metin’e kötü davranmaktadır. Metin’in babası da annesi vefat edince Metin’i her gün dövmektedir. Üvey anne Şefika Hanım eve gelince onun dolduruşlarına gelmiş ve şiddetin dozunu arttırmıştır. Şefika Hanım’ın eski kocası hapishane kaçağıdır ve Şefika Hanım’la her gece görüşmektedir. Şefika Hanım bir gece altınlarını eski kocasına vermiştir. Ertesi sabah Metin’in babasına altınlarının Metin’in çaldığını söylemiştir. Metin, hırsız damgası yemiştir. Muhtar ve Mevlit Emmi ise Metin’in böyle bir şey yapacağına asla ihtimal vermezler. Zaten onlar Metin’i her zaman çok severler ve babasının işkencelerinden küçük çocuğu kurtarırlar. Ona inanan arkadaşları Şefik ve Arif, Şefika Han

Yavuz Bahadıroğlu- Köy Çocuğu Kitabı Tahlili

Özet/Konu: Orhan annesi, babası ve kardeşi Ayşe ile köyde yaşayan bir çocuktur. Orhan dördüncü sınıfa, kardeşi Ayşe birinci sınıfa gitmektedir. Annesi tipik köylü kadınıdır. Babası ticaretle uğraşmaktadır. Orhan, köyünü çok sevmektedir. Köyde birçok arkadaşı vardır. Orhan köydeki hayvanları da çok sevmektedir. O, köylü olduğu için hiçbir zaman utanmamaktadır. Orhan’ın babası köyden İstanbul’a taşınmaya karar vermiştir. Orada daha mutlu olacaklarını söylemiştir. Babası hariç bütün aile fertleri bu karardan hiç memnun olmamıştır. Alıştıkları köy hayatından ayrılmak istememektedirler. Çocuklar istedikleri gibi oyun oynayamıyordu. İstanbul’u her fırsatta köyü ile kıyaslıyor, köyü her zaman onun için ağır basıyordu. Orhan İstanbul’a taşındıktan birkaç gün sonra okula başladı. Okuldaki  çocuklar Orhan ve kardeşi Ayşe’ye hiç iyi davranmıyorlardı. Onları “köy çocuğu” oldukları için küçük düşürmeye çalışıyorlardı. Aralarında sadece Seyfi Orhan’a iyi davranır. Çünkü o da köylüdür. Bu yüzden Or

Yavuz Bahadıroğlu- Karıncalar Savaşı Kitabı Tahlili

Özet/Konu: Karael, “Alev Karıncalar” kabilesine mensup bir karıncadır. Alev Karıncalar, oldukça çalışkan bir kabiledir. Onların başındaki “Reis”leri de nazik, fedakâr, herkesin yardımına koşan bir kimsedir. Bir gün başka bir karınca kabilesi olan Kızıl Karıncalar, Alev Karıncalar’a savaş açar. Kızıl Karıncalar’ın reisi oldukça gaddar, merhametsiz bir kraldır. Aynı zamanda o akreptir. Alev Karıncalar’ın üç üyesi Kızıl Karıncalar tarafından öldürülür. Bunun üzerine Alev Karıncalar karşı tarafa savaş açar. Karael ve arkadaşı Parlakgöz de bu savaşa ailelerinden izin alarak katılırlar. Onlar, savaşta yaralananları iyileştirmekle görevlidir. Çekirgeler de Alev Karıncalar’a yardım ederler. Savaş çok şiddetli biçimde devam ederken Karael kendini düşman saflarının arasında bulur. Burada Kerim adlı karınca onu esir almıştır. Karael, Kerim’le iyi arkadaş olur. Çünkü Kerim de krallarını hiç sevmemektedir. Savaşı Alev Karıncalar kazanmıştır. Bu haberle birlikte Kerim ve Karael

Yavuz Bahadıroğlu- Bizim Can Kitabı Tahlili

Özet: Can, annesi, babası, babaannesi ve kardeşi Cem’le birlikte yaşayan bir çocuktur. On yaşındadır ve dördüncü sınıfa gitmektedir. Oldukça huzurlu, mutlu bir yaşamı vardır. Can’ı arkadaşları ve öğretmeni de çok sever. Derslerinde başarılıdır, yardımsever bir çocuktur. Can, her şeyi çok sevmektedir ve sevdikleri şeyleri hatıra defterinde toplamıştır. Bu kitap Can’ın hatıra defterinden oluşmaktadır. Kitapta her bölümde Can’ın yaşamından bir kesit sunulmuştur. Bu kesitlerde babasının Can’a verdiği öğütlere de rastlıyoruz. Can, babasının arkadaşça verdiği bu öğütlerden bir sonuç çıkarmasını bilmiştir. O, bu öğütler sayesinde hayata hazırlandığını düşünür. Can, kitabın sonunda diğer çocuklara da büyüklerin öğütlerini dinlemesi gerektiğini söyler. Böylece diğer çocuklara da mutlu bir hayatın formülünü vermiştir. Şahıs Kadrosu: Can, Anne, Baba, Kardeşi Cem, Babaanne, Mürsel, Bilal, Öğretmen Beyzanur GÜNYEL

Eflatun Cem Güney- Kül Kedisi Keloğlan Masal Tahlili

ÖZET: Bir varmış, bir yokmuş. Keloğlan ile anası yaşayıp giderlermiş. Yaşayıp giderlermiş ama anası saçını süpürge ederken keloğlan hep tembellik edermiş. Bir gün anasının canına tak etmiş ve Keloğlan’ın eline bir ekmek verip evden kovmuş. Eline ekmeği alan Keloğlan düşmüş yollara. Önce yün yapan bir kadının yanına varmış. Demiş bana yün yapmayı öğret. Ben hemen geliyorum gelene kadar da ekmeğime göz kulak ol. Kadın tamam demiş ama Keloğlan döndüğünde ekmek yokmuş. Keloğlan kadının söylediği yalanlara inanmamış. Kadının elindeki yünü alarak yoluna devam etmiş. Biraz gittikten sonra Kilim dokuyan birine rastlamış. Aynı olayı yine yaşamış. Kaptırmış yünü, almış kilimi. Almış takkeyi vermiş külahı. En son bir düğün yerine varmış, elindeki malı da kaptırmış. Mala karşılık düğünden gelini kaçırmış varmış anasının yanına. Anasına ana gezdim dolandım herkes elimdekini aldı kurtardığım mal yanıma kar kaldı demiş. En son da sana bu gelini getirdim demiş. Anası gelinin